Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
304 syf.
·
Puan vermedi
Zaman, yaşamın kendisidir. Ve yaşamın yeri yürektir. Momo, büyük bir kentin tiyatro harabelerinde yaşayan küçük bir kızdır. Buldukları ya da kendisine hediye edilenler dışında hiçbir şeyi yoktur. Ancak olağanüstü bir yeteneği vardır: Momo, muhteşem bir dinleyicidir ve bunun için oldukça bol zamanı vardır. Bir gün hayaletimsi topluluk “duman adamlar” ortaya çıkar. İnce hesaplı planlar kurup insanların zamanını çalarlar. Onları durduracak tek kişiyse Momo’dur. Momo elinde bir çiçek, koltuğunun altında bir kaplumbağa ve gizemli Hora Usta’nın da yardımıyla koskoca duman adamlar ordusunun karşısında tek başına durur. Acaba Momo, zamanı çalan adamları tek başına alt edebilecek midir? Toplumumuz ve günümüz insanının zaman algısı ve zamanı okuması üzerine bir masal olan Momo’yla Michael Ende, Alman Gençlik Edebiyatı Ödülü’ne layık görülmüştür. Pek çok kez sinemaya uyarlanan Momo, kırktan fazla dile çevrilmiş, tüm dünyada 7 milyonun üzerinde satılmıştır. “Michael Ende’nin romanları uzun yıllardır ‘kült kitaplar’ arasında.” - Stuttgarter Zeitung “Momo, hem çocuklar hem de yetişkinler için bir masal niteliğinde.” - Die Welt “Michael Ende’nin hayal gücü ve fantazyalarla dolu bu masal-romanı dünya çapında bir başarıya ulaştı ve klasikleşti.” - Buch aktuell
Momo
MomoMichael Ende · Pegasus Yayınları · 201766bin okunma
Mutluluk da yorar insanı. Pırıl pırıl bir ırmakta yüzüyorsun, mutluluk dediğin bu. Bir kıyıda, bir dönemeçte arada bir ortaya çıkıveren pis bulanık akıntılardan uzaklaşacaksın, güçlü kulaçlar atmam gerek. Sık sık oldu mu da, yoruluyor insan. Timsahlar, suaygırları, agulu yılanlar da var ırmakta. Ne çok düşmanı var mutluluğun…
Reklam
Papatya& Yakamoz [9-13]
Papatya Yakamoz'un yazdıklarından çok etkilenmişti. Bu nasıl sevmek böyle, Yarabbi, diyordu kendi kendine. Normal bir insan hiç böylesine bir yorumlama yapabilir miydi? Hoş, Yakamoz'a bunları yazdıran yegane güç, yegane ilham kendisinin de belirttiği üzere Aşktı. Zaten öyle değil midir, şiirden en çok nefret edenlerimiz bir kere
Ne güzel türküler yakarmış eskiler. Her türkü tek başına bir tarih sanki.
Arap değil, Müslüman değil ama o bir "insan" Bu adam her gün Tokyo sokaklarında tek başına eylem yapıyor. "Gazze'deki soykırımı durdurun" pankartı açarak duyarlı insanlara sesleniyor
408 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
18 günde okudu
Ben Kirke Buradan bütün anne babalara sesleniyorum. Çocuklarınızı kusurları yüzünden dışlamayın, onları yalnız bırakmayın...Bu mitolojik bir kitap...Tanrılar dünyasında küçük bir kız... Ailesi tarafından dışlanan, yalnızlığına çekilen Kirke...Hassas, kırılgan ve yüreği sevgi dolu bu küçük kızı çok seveceksiniz... Anne babası Kirke'yi
Ben, Kirke
Ben, KirkeMadeline Miller · İthaki Yayınları · 202133,8bin okunma
Reklam
·
Puan vermedi
ÇOK GENİŞ ÇAPLI BİR İNCELEME-KARMA
Epsilon yayınlarından çıkmış 152 sayfalık eser 5 bölümden oluşmaktadır. Richard Bach tarafından 1970 yılında yayınlanmış olan kitapta 4. Bölüm hikâyenin güzelliğini bozduğu için yayınlanmamış, ta ki 2014 yılına kadar. Kitaptaki son söz kısmı bunu açıklamaya ayrılmış. Eser,yer yer masalsı öğeler taşıyan öyküleyici anlatım biçimiyle fabl türünde
Martı Jonathan Livingston
Martı Jonathan LivingstonRichard Bach · Epsilon Yayınları · 201167,2bin okunma
400 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Serpil Ünal
Serpil Ünal
Söz Ver Bana
Söz Ver Bana
Her Ay Okuyanlar Kulübü
Her Ay Okuyanlar Kulübü
“Benim için ölür müsün?” Belki de her şey bu soruyla başladı... Çiğdem ve Şebnem tek yumurta ikizi olarak dünyaya gözlerini açmıştı. Küçük yaşlarda babasız kalacak yetim boyunları bükülecekti. Bunun üstesinden gelebilirdi kırık kalpleri. Ancak annelerinin yaşamına tek başına devam etmek istememesi, ille de bir erkeğe ihtiyaç duyması, yanlış bir tercihi iki güzel çiçeğin solmasına neden olacaktı... Çiğdem, mimar olarak hayatını idame ettirecek Nejat’la kesişen yolu onu alelacele evliliğe sevk edecekti. O evden kaçmanın kendine göre tek yolu buydu. Şebnem, bir akşam aile içindeki tartışma ve annesinin tercihini idrak etmesiyle, o eve veda etmek için hiç şüphesi kalmayarak İtalya’da eğitim almak için ayrılacaktı. Kopuk olan aile bağları uzaktan daha iyi idare edebilirdi. Tutunmak için bir ağacın dalına mı, bir beyaz güle mi ihtiyacı vardı? Belki de ikizinin ona ihtiyacı vardı... Çiğdem, Şebnem’e öyle bir şey sordu ki, okuyucu olarak “Ben olsam ne yapardım?” demekten alıkoyamıyorsunuz kendinizi. Şebnem ya “söz verecekti” ya da İtalya’da kurmuş olduğu düzenine devam edecekti. Peki Nejat’ı ilk gören kimdi? Kim haketmişti mutlu bir aileyi? Minik Ege nasıl alışırdı bu yeni duruma? Bir mektup her şeyi gün yüzüne çıkartabilir mi? Birçok duyguyu bir arada bulunduran #sözverbana ilk intiba olarak aşk temasıyla damga vursa da, alt metinde aileye, dostluğa, vefaya, güç gösterisine, menfaate, minnete, emanete, hastalık karşısında alacağımız tavra... vurgu yapıyor
Söz Ver Bana
Söz Ver BanaSerpil Ünal · İBK - İz Bırakan Kalemler · 016 okunma
"Herkesin hayatında bir an var. Bir kriz. İnandığı şeylerin yanlış olduğunu söyleyen bir aksama. Herkesin başına geliyor; tek fark bu bilginin insanı nasıl değiştirdiği. Çoğunluk bilgiyi gömüp orada yokmuş gibi davranıyor. İnsanlar böyle yaşlanıyor işte. Yüzlerini kırıştıran, sırtlarını kamburlaştıran, ağızlarını ve azimlerini büzen şey bu. Bu inkârın ağırlığı. Gerilimi. Bu sadece insanlara özgü bir şey de değil. Herhangi bir varlığın gösterebileceği en büyük cesaret ya da delilik, değişme eylemi. Önceden bir şeydim. Şimdi başka bir şeyim. Önceden bir canavardım ve şimdi farklı bir canavarım. Ölecek olan ve acıyı hisseden biriyim, ama aynı zamanda yaşayacak, belki bir gün mutluluğu bulacak biri. Çünkü artık mutluluk mümkün benim için. Çünkü mutluluk acının diğer yüzünde."
Sayfa 251Kitabı okudu
İcadını sevdiğim... :)
Olur da sesini duyup aramak istersen diye; 𝙶𝚛𝚊𝚑𝚊𝚖 Bell telefonu icat etti. Duygularınla tek başına kalma diye; 𝙷𝚘𝚠𝚊𝚛𝚍 𝙰𝚖𝚜𝚝𝚛𝚘𝚗𝚐 radyoyu icat etti. Olur da acılarını bastırır diye; söyledi 𝚂𝚎𝚣𝚎𝚗 𝙰𝚔𝚜𝚞 bütün şarkıları. Bir gün duygularını, acılarını, hatıralarını içinde tutmayıp yazmak istersin diye; 𝙽𝚒𝚌𝚘𝚕𝚊𝚜 𝙲𝚘𝚗𝚝𝚎 kalemi icat etti. 𝙻𝚒𝚍𝚢𝚊𝚕ı𝚕𝚊𝚛 parayı, 𝙼𝚎𝚣𝚘𝚙𝚘𝚝𝚊𝚖𝚢𝚊𝚕ı𝚕𝚊𝚛 birayı, 𝚂𝚖𝚒𝚛𝚗𝚘𝚏𝚏 kurşuna dizilme tehdidine karşı 𝚟𝚘𝚝𝚔𝚊𝚢ı icat etti. Sonra 𝚜𝚎𝚗... 𝙶𝚒𝚝𝚖𝚎𝚔 diye bir şey icat ettin. İcadını sevdiğim...
Reklam
Sonra aklı yıllar öncesine, ona aynaya baktığı her an gözlerinde gördüğü hüznü hatırlatan günlerden birine gitti. Gün batımına doğru parkta bir salıncakta tek başına sallanıyordu Kumru. Diğer çocukların "Anne bak!" , "Baba sen de gel!" seslerinin eşliğinde bir başınaydı. Annesi onu buraya bırakıp işlerini halletmeye gitmişti ve ne zaman döneceğini bile söylememişti. Ona ne zaman dönüleceğini bilmeye bile hakkı yoktu sanki. Kumru'nun elleri demir zincirlere sımsıkı sarılmış, gözleri uzaktaki aile sahnelerine hüzünle kilitlenmişti. Saatler geçmiş, güneş batmış, hava soğumaya başlamıştı. Parktaki çocuklar ve aileler çoktan gitmiş, yerlerine yenileri gelmiş, sonra onlar da gitmişti... Akşamın karanlığı parkın sessizliğinin üzerine çöktüğünde kendisini almaya koşarak gelen teyzesini gördüğünde farkına varmıştı bir şeylerin Kumru. Annesi tarafından bu parka bırakılmış ve burada unutulmuştu Kumru.
Öz(Sorgulama + Denetim) = İdeal İnsan
"Keşke bu hayatı birkez daha yaşama şansımız olsaydı" diyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Bu, iyi bir şey. İnsanlar, yaşadıklarını değerlendiriyor ve dolayısıyla özsorgulama gerçekleştiriyorlar demek ki. Fakat özsorgulama tek başına yeterli mi? Özsorgulama yapmak kıymetli fakat onu değerli kılacak olan bu özsorgulamın bundan sonrasını anlamlı kılan özdönetim'i doğurabilmesi. Yani bu andan sonrasını etkilemesi. İşte bütün mesele bu. Çocukluğumuz geleceği düşünmek ile geçti; olgunluk çağımız da geçmişten pişman olmakla geçiyor. Dolayısıyla olgunluk çağında yaptığımız tek şey nasihat vermek için gençleri kovalamak olduğunda, özsorgulama değersizleşiyor. Onu kıymetli kılacak olan geçmişteki hatalardan ders alındıktan sonra geleceği inşa etmesidir. Yani harekete geçmesi ve eylemde bulunması. Bu yoksa, özsorgulamanın da ruhu karanlığa taşımaktan başka bir faydası yok. Hoş bunun da faydalı olup olmadığı tartışılır. Belki insanı, en azından eylemsizliğe ittiği için ve böylece çevreye zararsız hale getireceği için; dolayısıyla çevre açısından faydalıdır denebilir. Ancak asıl fayda çevreyi dönüştürmek, dönüştürürken geliştirmek ve dolayısıyla onu mükemmele taşımaktır. Mükemmel (Kemal)
240 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
“Düşün ve Zengin Ol” iş hayatında ve yaşamda başarıya ulaşmak için kapsamlı bir rehberdir. Kitap, Napoleon Hill’in kapsamlı araştırmaları ve aralarında Andrew Carnegie, Henry Ford ve Thomas Edison’un da bulunduğu başarılı kişilerle yaptığı görüşmeler sonucunda geliştirdiği fikir ve ilkelere dayanmaktadır.Kitap, ortak bir hedef doğrultusunda çalışan iki veya daha fazla kişinin birleşik çabalarının, tek başına çalışan bir kişinin çabalarından çok daha fazlasını başarabileceğini belirten “Mastermind ilkesini” özetleyerek başlıyor. Bir hedefiniz olsun, para olması gerekmez. Canlı bir şekilde gözünüzde canlandırın. Bir yere yazın, her gün tekrar edin. O hedefe ulaşmak için bir plan yapın, temel noktalar tarihleriyle kesin olsun. Gerçekleştirmek için çalışın.Zihnini kullanıp çalışarak inanç , azim , kararlılık ve disiplinle insanoğlunun başaramayacağı ve elde edemeyeceği hiçbir şeyin olmadığını yazar anlatmaya çalışmış bu kitapta .Derinliği çok olan inanılarak okunması gereken bir kitap ...
Düşün ve Zengin Ol
Düşün ve Zengin OlNapoleon Hill · Altın Kitaplar · 20212,191 okunma
KAHRAMAN Gölgen bir nur işledi güneşe vardığı gün; Seni gördük sesimiz Hakk'a yalvardığı gün... Seni gördük mazi dağları sardı ses ses, Bir Akdeniz dalgası buldu içinde herkes... Sana çıkar bu yurdun ararsan son yolu da Kutlu bir Tanrı oldun güzel Anadolu'da... O kadar eskisin ki şimdi ruhumuzda sen, Bulursun bu sevgide asırları istesen... Arasan bakışında uzun ovalar erir; Dinlersen gönül denen yüce dağlar ses verir, Bir dünya, bir millete düşman olduğu zaman Sana büyük hızını verdi nabzındaki kan... Dört sınırın ucunu getirdin bir araya; Dört bucak sevgisini topladın Ankara'ya, Sesin, bir tılsım gibi, yurdu dolaştı yer yer, Ve senden öylesine hız aldı ki gönüller Yüz yılda giden vatan bir ayda geri geldi... Sonra sanki ruhundan kartal sesleri geldi; Sanki yeni bir ışık süzüldü gözlerinden Ve bir fert, tek başına, bir millet yarattın sen. Bastığın yer tarihten yer alırmış, yok değil. Bir gününe bir tarih bağışlasak çok değil... Çok değil kanımızın rengini süze süze İsmini dövmelerle işlesek göğsümüze... Böylece gece gündüz görmek için tek seni, Çok değil gözümüzün içine çizsek seni. İsterse bundan sonra ufuk yansın, gök yansın; Çünkü sen bu milletin umduğu kahramansın... Gölgen bir nur işledi güneşe vardığı gün; Seni gördük sesimiz Hakk'a yalvardığı gün...
320 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Çalınan Dikkat (Johan Hari)
Elimden gelse bu kitabı önce çocuklarıma sonra çevremdekilere sonra dünya üzerinde telefonu veya bilgisayarı olan herkese ve özellikle devlet yönetimindeki görevlilere okuttururdum. Hatta okulların ders müfredatına zorunlu ders olarak koyardım. Neden mi? Biz Y kuşağı çok acayip bir geçiş dönemine denk geldik. Bilgiye erişimimiz de günlük hayat da
Çalınan Dikkat
Çalınan DikkatJohann Hari · Metis Yayınları · 01,529 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.